Ankara... 70'ler 80'ler 90'lar yaşanırken... Sokaklardaki keskin hatlı, gürültücü arabalar, dolmuşlar, Ikarus otobüsler bir yandan TRT Radyonun "saat 7 şimdi haberler" anonsunun ardından yoğun trompet sesiyle uyanmaya çalışırken bir yandan da telaşla hedeflerine koşarken... Annesinin elinden tutan, yazın bitmesiyle okula başlayacağı fikrine alıştırılmaya çalışılan çocuğun ilk çantasını alacağı, ilk önlüğünü deneyeceği yerdir Ulus. Çarşı esnafı çocuk yüreklensin diye başını okşar, önlüğünü giyen çocuğa "büyük adam olacak belli!" der bir de gazoz ısmarlar. Annenin alacakları bitmez, çocuk da cam şişedeki pipetli gazozunu yudumlayarak çarşının dar sokaklarını, mütevazi tabelalarını izler. Seneler geçer, çocuk yaş alır. Değişen zevklerle birlikte gidilen yerler Kızılay, Tunalı ve Bahçeli şeklinde şekillenir. Artık Ulus'a eski zamanlar burnu sızlatınca gidilir olmuştur. Tunalı'da kahve içen 20'lerinin sonundaki genç, Ulus'ta simit yerken çocukluğuna döner. Ulus çarşıları illaki her Ankaralının bir kez de olsa işinin düştüğü yerdir. "Yok canım o dediğini Ankara'da bulamayız ki mümkün değil!" denilenin elle konulmuş gibi bulunduğu yerdir. Şehrin zaman zaman en tekinsiz, zaman zaman en güvenli yeridir. Bu blogda Ulus çarşılarının güzel fotoğraflarıyla gözlerinize banyo yaptırıp, Ankara simidinin güzel kokusunu doya doya ciğerlerinize çekebilirsiniz :) İyi eğlenceler!
|
Click here to edit.Hilal Nur Gulmez
Archives
July 2017
Categories |